Üşütme ve titreme, insan vücudunun soğuk karşısında gösterdiği doğal tepkilerdir. Bazı insanlar soğuğa daha dayanıklı iken, diğerleri daha hassas olabilir. Kişilerin kendilerine has bir üşüme tarzı vardır ve bu nedenle kişinin cildinde sıcak ve soğuğu algılayan sensörler farklı çalışır. Bu sensörlerin dağılımının farklı oluşu, bu durumu çok güzel açıklamaktadır.

İnsanların ısı algısı farklı olduğundan, kimi insan kulakları soğuğu algıladığı için kulaklarından üşür; kimileri ise ayaklarının bir türlü ısınmadığından şikayetçidir. Bunun dışında insanlarda bulunan farklı miktarlardaki sensörler farklı tepkiler gösterir. Ancak dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsun insanlar olarak aynı vücut ısısına sahibiz. İnsandan insana çok az oynama olmasına rağmen ortalama hepimizin vücut ısısı yaklaşık 36,5 derecedir. Vücut ısısının 42 dereceyi aşması hayati tehlike anlamına gelir. Bu nedenle hastalandığımızda vücut ısımızda değişiklikler olmaktadır. Vücut ısısındaki en küçük bir düşüş bile alarm sinyallerinin çalmaya başlamasına sebep olur. Gözle görülebilen ilk sinyal tüylerin diken diken olmasıdır. Ardından, ısı sensörlerin az olduğu bölgelere gelen üşütme ve titreme hissidir.

Vücut ısısı aşırı derecede düştüğünde, kalp ve beyin gibi hayati önem taşıyan organlar görevlerini yerine getiremez ve bu da baygınlık ve hatta donarak ölümlere sebep olabilir. Sahip olduğumuz tüm tüylerin çıkış noktasında küçük bir kas mevcuttur. Soğukla karşılaştığında bu kas kasılır ve tüylerin dikleşmesini sağlar. Bu hareketin temelinde, tüyler arasında vücudu ısıtacak bir hava tabakası oluşturma mantığı yatar.

Soğuk algınlıklarına veya vücudun soğuğa karşı başka bir tepkisine titreme ve dişlerin birbirine vurması denir. Vücut beyne sinyal göndererek "Üşüyorum, o halde bir şeyler yapmalıyım" der. İşte bu noktada kaslarda bir titreme başlar. Ancak çene kemiği, çiğneme hareketi için ihtiyaç duyduğumuz çok güçlü bir kas yapısına sahip olduğundan ve iki küçük eklemle oldukça gevşek bir şekilde başımızın geri kalanına tutturulmuş bir pozisyonda durduğundan, kaslar titremeye başladığında çene kemiği çok hareketlidir; bu nedenle dişlerimiz hızlı bir şekilde birbirine vurmaya başlar. Bu, vücudun size gönderdiği üşüyorum sinyalidir.

Kaslardaki titreme hareketi kan dolaşımını hızlandırıp ısınmamızı sağlar. Vücuttaki kas oranı üşüme oranı üzerinde etkili bir faktördür. Kadınların vücudunda ortalama %25 oranında kas bulunurken, erkeklerde bu oran %40 seviyesindedir. Vücuttaki kas oranı yükseldikçe soğuğa dayanıklılık aynı oranda artar. Aslında kadınların çok üşümesinin altında vücutlarındaki kas oranı etkilidir. Üşütme ve titreme kadınlarda erkeklere oranla daha çok görülür. Yani soğuğa dayanıklılık için kilolu olma düşüncesi yanlış bir görüştür. Uzmanlar "Üşümek istemiyorsanız kilo almaya çalışmayın, kalkıp hareket edin" demektedirler.

Soğuk algınlığını önlemek için birkaç basit önlem alınabilir. Bunlar arasında:

Soğuk hava şartlarında dışarı çıkmadan önce bu önlemleri almak, üşütme ve titreme riskini önemli ölçüde azaltır.